Esenler Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece

Esenler Masaj Salonu Hizmeti  – Masör Ece

Esenler Masaj Salonu yalnızlıktan öleceÄŸimi düşünmek bile istemiyordum. Romanın kahramanından geçerek, kendimi yazan ile özdeÅŸ kıldım. Günün birinde, benim yaşımdaki gençler, benim öykümü dile getiren, benim yazdığım satırlara aÄŸlayacaklardı. Çok eskiden kesinydım tüm yaÅŸamımı düşünsel çabalara adamaya. Zaza, kışkırtıcı bir sesle, “Annemin yaptığı ÅŸeklinde, dünyaya dokuz çocuk getirmek de, minimumından kitap yazmak kadar iyidir” diyince ÅŸaÅŸkınlıktan dilim tutuldu. Bu iki yaÅŸam ÅŸekli içinde aslabir ortak nokta göremiyordum.

Esenler Masaj Salonu sonra onların da çocuklar doğurmaları, o eski oyunu sonsuza dek sürdürmekten başka bir şey değildi. Oysa, bilim adamı, sanatçı, yazar, düşünür, başka dünyalar yaratırdı; baştan aşağı güzel, baştan aşağı pırıl pırıl Esenler Yakasılık, içinde her şeyin ve herkesin bir amacı olduğu dünyalar yaratırlardı, işte ben, ömrümü orada geçirmek istiyordum. O eşi olmayan dünyalarda kendime bir yer açmaya kesinydım. Öteki dünya umudumu yitirir yitirmez, bu dünyaya değgin isteklerim, heveslerim arttı. Yaşamda ilerlemek zorundaydım. Çimenlere uzanmış, gözümün hizasındaki otlara bakıyordum.

Tek tek hepsi de birbirine benziyor, her biri, kendini ötekilerden gizleyen minyatür bir ormanın içinde kayEsenleryordu. BilgisizliÄŸin ve kayıtsızlığın bitip tükenmez yenidenı, yaÅŸarken ölmek demekti. Gözlerimi kaldırdım; meÅŸeye baktım. Tüm görüntüye egemendi, bir eÅŸi, bir benzeri daha yoktu meÅŸenin, iÅŸte, ben bu ÅŸekilde olacağım diye fakatçladım. Yazar olmaya neden karar verdim? Çocukken, karalamalarımı aslabir zaman ciddiye almamıştım. Aslolan amacım, bilgi edinmek, öğrenmekti. Fransızca kompozisyon yazmayı seviyordum, oysa öğretmenlerim ifadeımı beÄŸenmiyorlardı. “DoÄŸuÅŸtan” yazar olmadığıma inandım.

Esenler Masaj Salonu 

Esenler Masaj Salonu bir arkadaşın anket defterine, “Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?” sorusunun cevabı olarak, “Ünlü bir yazar” diye yazmıştım. Anket defterinde, “en sevmiÅŸ olduÄŸiniz çiçek, en sevmiÅŸ olduÄŸiniz besteci” gibi sorulara, az çok özentili cevaplar vermiÅŸtim. Fakat, yazarlık mevzusunda en küçük bir kuÅŸkum yoktu; bu mesleÄŸe gönül vermiÅŸtim, gözüm baÅŸka bir ÅŸey görmüyordu. Bunun temel sebebi yazarlara duyduÄŸum hayranlıktı. Babam yazarları, bilim adamlarından, düşünürlerden, prEsenleresörlerden üstün tutardı. Ben de, onların üstünlüklerine inanmıştım.

Adı çok ünlü bile olsa, bir uzmanın imzası, çok kısıtlı bir çsafha için anlam taşır; fakat hepimiz roman okur. Romanlar, düşlere, gönüllere uzanır; yazarlarına içten ve evrensel bir ün kazanmıştırrır. Bir kadın olarak, bu baÅŸdöndürücü doruklara ulaÅŸmak, alçak yamaçlara tutunmaya çalışmaktan daha akla yatkındı. En ünlü hanımlar, edebiyat alanında sivrilmiÅŸlerdi. Hep, baÅŸkalarıyla ilinti, baÅŸkalarıyla bir alışveriÅŸ kurmak arzu ederdim. En sevmiÅŸ olduÄŸim ÅŸey olarak okumayı ve konuÅŸmayı sayardım. Bıkıp usanmazdım konuÅŸmaktan. Gün süresince gördüğüm, duyduÄŸum her ÅŸeyi tek tek anlatır, veya anlatmaya çalışırdım. Geceden ve yalnızlıktan korkardım. Gördüğüm, duyduÄŸum, sevmiÅŸ olduÄŸim ÅŸeyleri bir suskunluÄŸa mahkûm etmek, olacak iÅŸ deÄŸildi. Ay ışığında duygulanıp, kâğıt, kalem ve duygularımı dile getirecek yetenek arardım. On beÅŸimdeyken, zamana “dur” demeye çalışarak mektupları, anılan, Eugenie de Guerin’inki benzer biçimde günceleri okumaya baydırdım.